Search This Blog

Tuesday, July 26, 2022

BİR MEKTUP *

 Merhaba,

Hakim yine karar verememiş özgürlüğüne. Ne kalemini kırmaya var güçleri ne de o cübbeyi giymeye var  liyakatleri. Şüphesiz cübbeye doldurdukları paralar da sağlıklı düşünmelerine en büyük engel. Kusuruma bakma. Binlerce sitemle başladım yine satırlarıma. Ama ne yapayım ki? Umutlarım bir bir tükenirken aklım da benden işte böyle uzaklaşıyor. Elimde ise sızlanmalar kalıyor.

Öte yandan bazen hayat öylesine göz kamaştırıcı öylesine çıldırtıcı renklere bürünmüş halde gözüküyor ki bu mutluluk sellerinde sanki o acıları yaşayan ben değilmişim hissine kapılıyorum. Seviyorum, üzülüyorum, özlüyorum,  bisikletle nehir kenarından geçerken yüzüme vuran rüzgar ile birlikte adeta  sonsuz mutluluğu tadıyorum. Bu anlar tüm yaşadıklarımı unutturuyor, sanki hiç ağlamamış sanki hep mutluluğun eteklerine yuva kurmuş  gibi hissediyorum. Bilmem senin de var mıdır böyle anların.

Dizilerden ziyade kitap okumayı tercih ettiğini pek iyi biliyorum ama yine de çay içerken göz attığın diziler var mı? Varsa bilmek istiyorum. 

Komiktir ki insanlar adaleti biçare ararlarken dizi ortamları birer  adliyeye döndü. Kara üzerinde kimseye yetiremedikleri adaleti azıcık televizyona serpelim de şu garibanlar en azından Adalet ne imiş görsünler demiş olmalılar ki iki kanaldan birinde gözü kara, adalet aşığı yakışıklı savcılar, hakimler boy gösteriyor. Gerçekte adliye koridorlarının bu denli havalı olmadığını yaşanmaması gereken tecrübelerime dayanarak biliyorum esasen.

Adaleti bir kenara bırakalım, okulumu çok sormuştun hep cevapsız bırakmıştım. Bu kış üniversiteye başlayacağım. Geçen hafta dil kursunun son günüydü. Ne garip, bitmesi için gün saysam da son gün içime bir ağlamak gelmedi değil. Son kez bisikletle gidişim, pencereyi kapatışım, sınıftakilerle son kez şakalaşmamız beni hüzünlendirdi.Tüm başlangıçlar sonların birer çocuğudur fakat bu sonlar yüreğimde hep acı bir tad bırakıyor. 

Unutmadan yaşadığım şehrin heryerini iyice belledim.Yazın turist rehberliği yapmayı düşünecek kadar öğrendim. Bir tek gelmen kaldı..

Benim bu boş ve dünyayı kurtarmadığım günlerim işte böyle geçiyor. Ben seni merak ediyorum. Rüyalardansa mektubunu tercih ederim. Yahut telefondan gelen sesini. Rüyalar yetmiyor, yetemiyor çünkü.

Kalbinden öpüyorum. Berline gidiyorum, dönünce sana anlatacak çok şeyim olacak. Göz göze, diz dize oturacağımız zamanları iple çekiyorum.

Görüşmek ve doyasıya sarılmak arzusu ile...


* Bir Mektup adlı yazının devamıdır.


Sunday, July 3, 2022

ANTİ- ZULÜM PAKETİ VE MUTLULUK SAFSATASI

''Dün husursuz bir mırıltı şimdilerde

Gelecek ise yalnızca `-ecek ve -acak' tan ibaret "

Merhabalar efenim,

Irmağının akışına ölmediğim Türkiye yine yeni yeniden hayli zor zamanların -uzmanlar bu aralığın yaklaşık 90 yıldan fazla sürdüğünü ve bu sürecin kuşkusuz uzayacağını söylüyor- eteğindeyken
 dünyanın  silah satmayan demokrasi gülü ülkelerinde ise  gökyüzü manzaralı telli avlularda sessizce  kuruvasanlarını yiyen  kara kaşlı, kara gözlü(-belki içlerinde sarı saçlılar da karışmıştır, emin olamıyorum- savaş mağdurları  büyük  bir aydınlanma yaşadı.
 Meğer sorun baştan beri  mavi gözlü olmamaktaymış! Tüm kahpeliklerin başlangıcı yalnız ve yalnız açık tenli olmamalarında imiş A dostlar!!
 Sizler  Kuaförünüzden Anti-zulüm paketinizi seçedururken ben de sizlere aydınlanma yaşadığım bir konudan bahsedeyim.  
Öncelikle ''Mutluluk Dolabı'' nedir, yazarımız hangi buhranlı anında ve niçin bu safsataya umarsızca tutundu? Bundan biraz bahsetmek isterim.
 Günlüklerimi okuma gafletinde bulunduğum sıralarda rastladım bu kavrama aslında. Birkaç yerde üstü silik bir  biçimde geçtiğinden   kendi tarihimin arşivlerine inmem gerekti. Nihayetinde buldum.
Mutluluk dolabı    adını verdiğim  bu  düşünce gücü  beni  mutlu eden olayları özenle sakladığım,belli ölçülere  göre onları  sınıflandırdığım, her birine farklı son kullanma tarihi biçtiğim bir düşünce gücü.
Pek âlâ güzel bir fikir, belki de insana hayata tutunma gücü veriyor ve  onu her eski zaman kırıntısına bağlıyor. Fakat gözden kaçan bir şey yok mu? Bugüne ne olacak? Sahip olduğum her yeni gün  sıradan günler çöplüğüne atılmamak  için çırpınacak ve o dolaba girmek ümidiyle  kendini  gereksiz bir mücadelede  bulacak. Yalnızca unutulmamak ve kıymete sahip olmak için. Ben umarsızca yaşamımı sürdürürken kayda değer mutlu bir ana sahip olamadığım halde içinde yaşadığım an hızla kaybolup  o mezarlığa gömülecek. Sahiden bugün elden kayıp gidebilir mi, bunu yıllardır yapıyor muyum?  

 Bugüne pek büyük haksızlık yapmışım. Sadece ben değilim bu hayatta alttan dersi olanı sizlerin de var alttan dersleri. Siz kaygı kuşları, hayatlarını emekliliğe kadar planlayıp ölüm kısmını tüm gürültüsüne rağmen dillendirmeyen sizler. Bin bir emekle hayatımıza ördüğümüz, bize bugünü unutturan kaygı dantelleri bizi andan uzaklaştıran yegane yanılsamalardan bir tanesi.

Yani demem o ki bugünün  gücünü yıllarca mutlu anılarda küçük ve güvenli bir cennet kuran  acziyetimle ben bile kabullenmiş bulunmaktayım.
  Evet  sözün özüne gelecek olursak,lütfen bugünde kalınız, size verilen bu  şansı  soldurmayınız.Kapanışa geçerken ucuz kişisel gelişim kitaplarından tiratlar söylemeyeceğim. Elbette  hepimiz en az birkaç kez  değişimi kendimizde başlatmışızdır.Lütfen bugünü sevin ve bugünde mutlu olmanın yollarını arayın.
Dün huzursuz  bir mırıltı şimdilerde, gelecek ise -ecek ve -acak tan ibaret. Fakat  sizinle paylaştığımız bu an sahip olabildiğimiz tek gerçek. 
Sizlere akıl sağlığınızı koruduğunuz günler diliyorum, tabi  mümkünse...