Search This Blog

Friday, October 21, 2022

BİR MEKTUP (2)

Bir Mektup adlı yazının devamıdır.

Evimiz bayram yeri oldu. Tanıdıklar, sevenler arıyor. ''Gelecek'' diyorlar.Bense onlardan çok uzaktayım ve bir yemeğe davetliyim şimdi.Yolda giderken hep seni düşünüyorum.Mavi gözlü adamı düşünüyorum.Biraz da inanamıyorum aslında.Aklım gün boyu senden gelecek bir haberde.Sanki her an birisi çomak sokacakmışçasına kaygılanıyorum. 
   Fakat arkadaşımız bizi öyle güzel yemeklerle, hoş gülümsemesiyle ile ağırlıyor ki- sanki senin gelişini o da bizimle kutluyor- çaylarımızı yudumluyoruz, muhabbetlerimize muhabbet ekliyoruz. Annem ilk kez oyunumuza katılıyor ve yenilmeye dayanamayıp oyunu bırakıyor. Görmen lazım.
    Belli ki bu gerçeklikten uzaklıkta seni karşılamaya gidemeyeceğim.Gözlerimi kapatıp hayallemeye başlıyorum. Herkesler orada, seni sevenler.. İçlerinde biri var.Herkesin gözü yaşlı fakat onu gözündeki yaşın hüznünden tanıyorum.Mavi gözlü adam seni bekliyor. Elinde ki çiçeği döndürüp duruyor, kontrol ediyor kendince çeki düzen veriyor. Bir diğer elinde telefon var. Telefon trafiğini yönetmeye çalışıyor bir yandan. En son ne için bu denli heyecanlanmıştı hatırlamıyor bile.
    Hayal kurmalarım bitmiyor ,müsadenle,Herkesler eve gidiyor bir bir;siz size kalıyorsunuz.Biraz daha ağlaştınız belki.Sonra sıcacık bir duş alıyorsun. Turuncu koltuklarında oturup dinlene duruyorsun.Herşey çok yabancı biliyorum ama, sen burayı biliyorsun.
     Sonra oturmak seni sıkıyor ve balkona çıkıyorsun, dışarıya bakıyorsun.Sokakta oynayan  bir tane bile çocuk yok elbette.Hepsi tabletlerine bakıyor şimdi. Ama sen bu gökyüzünü tanıyorsun.Uzun yollardan gelmiş yolcu gibisin.Bir kahve fena gitmezdi.Elin dolaplara gidiyor ama elin ayağına dolaşıyor, kahve fincanlarını bulamıyorsun ve eşin çıka geliyor. Ellerini ellerine alıyor, sana gözleriyle muzip bir şekilde masayı gösteriyor ''otur'' dercesine. İki dakika geçmeden bol köpüklü iki kahve ile balkona geliyor. 
   Onun gözlerine bir bakış atıyorsun.Sanki anlatacak çok şey var gibi ama kelimelerin dahi yerini unutmuşsun.Özne ve yüklem birbirine karışmış.Uzun uzun ona bakıyorsun.Sop soğuk bir odada yarım saatle kısıtlı camın ardında yüzlerce görüşmeden sonra onunla bu sınırsız muhabbet şansı sana iyi geliyor.
   Bana aklın düşer mi bilmiyorum. Benim de sana sarılacağım var, anlatacağım maceralarım, hikayelerim, sevgilerim var. Sen özgürsün ya artık. Beklerim ben. 
   Öyle görünüyor ki bu mektuplar bir süre daha devam edecek.Henüz sesini duymaya hazır değilim. Sarılamıyorken bu denli uzaktan yarım bir kavuşma istemiyorum esasen.
  Hava kararıyor bekleyenler sabırsızlanıyor. Sabırsızlıktan öte yüreklerine batan ince bir korku var. Dakikalar ilerledikçe içlerindeki kötü sesi durdurmakta zorlanıyorlar.Birkaçı mavi gözlü adamın yanına doğru yürüyor. Birden bir kapı gıcırdaması duyuluyor.Herkes sessizleşiyor, elinde küçük bir valizinle sen çıkıyorsun, gülümsüyorsun,herkesin içi gülüyor.-ben olsaydım o davulları getirirdim biliyorsun-Hoşgeldin, hoşgeldin ey canım!!