![]() |
-Gün batmak üzere haydi acele edelim. Çıkacağımız yola Schlangenweg(Yılan Yolu) deniyor. Yolumuz tıpkı yılan gibi kıvrım kıvrım ve girintili çıkıntılı.
1,2,3 şimdi söylenecek.
-Ya yoruldum ben ne zaman varacağız?
-Sabret biraz sürüyor ama değecek.
1,2,3,4,5 işte tam burada yine duracak buraya çıkardığım diğer herkes gibi.
-Ya burada fotoğraf çekilelim manzara buradan da pek güzel.Yukarıya kadar kim çıkacak?
-Hayır dedim. Sabret bahçeye gideceğiz oranın manzarası pek büyülüdür. Yürürken sana bu yola neden Filozoflar Yolu denildiğini anlatayım. Bu lakabı sanılanın aksine filozoflara değil bu yolu romantik yürüme yolu olarak kullanan Heidelberg öğrencilerine borçluyuz. Zamanında üniversite öğrencileri eğitimlerine başlamadan evvel buraya çıkarlarmış ve manzaraya karşı planlarını, hedeflerini ve hayallerini düşünürlermiş.
-Bu da sonuncu merdiven şuradan dönünce bahçe bizi karşılayacak. İşte geldik.Şimdi lütfen bu güzel manzaranın keyfini çıkaralım.
Ah Heidelberg..
Bak soldaki Peterskirche.(Peter Kilisesi).İleride üniversite var zaten yıllardır inşaat halindeki kütüphanesinden malum.Köprünün ilerisinden sola dönünce de yemekhaneye çıkıyorsun.
Aaa bak Neuenheimerfeld kısmı da gözüküyor o uzun bina benim kaldığım yer işte.
Arabalar hızla ilerliyor. Gürültülü değil fakat sessiz bir telaş var herkeste. Evlerine gitmek, sıcak yemeklerini yemek istiyorlar kim bilir güneş güne veda etmeden. Kimi evlerin ışığı yanık şimdiden kimisinde ışık yok. Büyüklü küçüklü,sesli sessizler.
Peki benim evim? Şu onlarca evin içinde var mı ev tanımı yapabileceğim bir dört duvar? Korkarım ki bunu bilemem. Sence neresi benim evim? Annem ile babamın aşka düştüğü yer mi? Yoksa babamın tayinin çıktığı yere mi demeli evim? Yoksa bir fotoğraf bile alamadan sabahın koynunda bıraktığım o ev mi benim evim? Soğuk hapishane duvarları mı? Dünyanın en iğrenç kruvasanını yediğim Birlemiş Milletler Kampı mı evim?
Babam yahut annem olabilir mi ev? Ne büyük sorulara gark ettim seni.
Sadece sesli düşünüyorum. O tatlı canını kafamın şiddetli fikirleriyle rahatsız etmek istemezdim.
Bilir misin dopdolu bir boşluk bu.
Az evvel marketten en ucuz kahveyi aldığınla övünmene gülüyordum. Şimdi umarsızca ağlıyorum omzunda. Bende bir gizin var muhakkak bunu bilmelisin.
Omzumu sıvazlayarak:
-Ağla,ağla mühim değil. Olacak,herşey güzel olacak. Haydi gidelim,üşüdün şu şalımı al. dedi
Bahçenin ilerisindeki arka yokuştan iniyoruz. Güle oynaya hüznü altetmişçesine.
-Aa bu bina ne kadar da güzelmiş baksana.
-Evet okulun bir kampüsünün de burada olduğunu bilmiyordum.
-Bir dakika ben bu kapıyı tanıyorum. Bizim eski bina burası.
-Okuduğun yeri de tanıyamaman şahane doğrusu.
Tramvaya doğru yürüyoruz. Dondurma teklifimi geri çeviriyor. Tramvay gelince sıkı sıkı sarılıyor ve “Eve varınca yaz.”diyor.
Eve varınca…Eve varınca yazacaktım. Eve gidiyorum peki şimdi neresi benim evim?