Search This Blog

Tuesday, October 15, 2024

SEVMEK VE SEVİLMEK


 Bazen bazı yollar bir yere çıkmaz, bazı insanlar hiç çiçek açmaz ve bazı yazılar da bir sonuca ulaşmaz. Tıpkı bu yazı gibi…

Sevmek öyle güzel ki… Tüm organlarında mor kelebekler uçuşturur. Dünyayı siyah beyaz değil, tüm renkleriyle ve olağanca canlılığında, yani 720p kalitesinde görürsün. Sabah onun yüzünü görebilmek için delice uyanmak isterken, gece ya rüyana girmez diye korkudan uyumak istemezsin. Sevdiğinle daha çok vakit geçirmek için doğaüstü bir çabayla zamanlar icat edersin. Ona ulaşana kadar akrep ve yelkovanla gizli ittifak yaparsın. Her şeyi hızlı yapıp, yemekten sonraki tatlıyı isteyen çocuk gibi sabırsız olursun. Ama onun yanına gelince, sevinçten delirirsin. Aklını kapıda bırakırsın; deliliklerin en güzeli budur.

Tam anlamıyla hissedersin, en büyük harflerle. Yağmurlu bir günde birden güneşi açtırır sevmek. Açmayan güneş, günde iki defa sana selam durur. Sen de şiirlerini yazadurursun bir ağacın yamacında. Sevince iki kere iki beş eder; ikiler şaşkın kalır. Tüm şarkılar kaygısız isteklerle ona söylenir. Ona ithaf edilir alınmış ve alınmamış tüm kararlar. Sebepleri de tüketirsin onu görmek için. Seni tüketmeyen tek şey onun sevgisidir. Şiirler yazar, profesör ilan edersin kendini yasaklı ülkelerin kürsüsünde.

  Fakat bir de sevilmek vardır ki, tüm dünya ile savaşma gücü verir sana. Hem de kılını kıpırdatmadan. Ne silahın ne bıçağın vardır. Fakat tankını aşk şiirleri ile dolduruverirsin. Sevmek güç verse de, sevildiğinde tüm imparatorluk sana bahşedilir; hem de sadece sen, sen olduğun için. Tamamlanmaya lüzum yoktur. Kendine çeki düzen vermeye, kendini bir kalıba sokmaya gerek yoktur. Sevildiğinde, sevenin coşkusu dolup taşar senliğinde. Yani pek de çaba harcamazsın; şıp diye konuverirsin mirasa. Sevilince X ve Y denklemlerinde yetersiz kalmaz senliğin. Komşudan bir onluk istemezsin. Kapını kilitlemez, uyursun sevildiğinde. Güven ithal etmezsin dış yüreklerden. O sana vardır; sana ve sanadır. Seven kendini en iyi haline dönüştürürken , doğaüstü bir çaba harcarken, sen değişmek şöyle dursun, daha da perçinleştirirsin olan varlığını. Ah, bir kere sevilmişsindir. Radyodaki tüm şarkılar sanadır; bilirsin, küstah bir bencillikle.

Dünyada sana açılmayan kırmızı halılar, onun kalbinde sana binbir masal ülkesinden getirilen halılarla döşelidir. Hem de sadece girerken değil, yürüdüğün her an, seven yüreğinden koparıp sana halılar dokur. Başta da dediğim gibi, güvendir sevilmek. Seven, sevince göklerde dolaşsa da, sen ayakların yerdeyken bile büyüdesindir. Biraz da kozları elinde tutansındır. Sevilme hakkını ona verirsin. Seni sevmek lüksüne nail olmak az mıdır? Belki biraz rahatsındır; seven sana deli olur.

Peki, ikisi birden olur mu? Seven bir gün sevileceğine inanarak mı karşılıksız hazinelerinden bağışlar? Sevilmezse, sevmenin sıcaklığı ona yeter mi? Sadece severek, bir şey istemeksizin varlığını sürdürebilir mi? Gün gün sevilmeyi, rollerin değişeceğini mi umut mu eder, yoksa sevmek denen hadiseyi alır cebine koyar, fazlasını istemeden sofradan ayrılır mı? 

Sevmenin renklerinde, sevilmeden de aynı renkte kalır mı insan? Sevginin büyüsü yeter mi âşığa? İki kişilik hayaller onu incitir mi? Düşünmek gerek, uzun atlaslı zamanlarda. Fakat belki de bu soruların hiç cevabı olmayacaktır yahut kimse bu teoremleri kontrol etmeyecektir. Bendeniz, sevmenin kendisine âşık, sevmeyi seven bir şairim. Oyunun ilerleyen zamanlarında roller değişebilir. Siz, benim sözlerimin güvenilirliğine yine de inanmayınız. Sevmenin kendisini severim. Yılmaz Erdoğan gibi sevebilme ihtimalleriyle uğraşmam. Sevdiğiniz ve sevildiğiniz günler dilerim.